Çoğumuz gizli bir tükenişi yaşarız içimizde.
Yavaş yavaş işleyen bir sürecin küçük küçük adımlarla ilerleyişini fark etmeden ışığımız söner.
Bir şeyler yapmak hissine kapıldığımızda, ne kadar ümit kırıcı bahaneler varsa ortaya çıkar.
Uğraşın emek kısmı değişim endişesinden payını alır.
Alışkanlıklar kolunu kıpırdatmak istemez…
Zaman ise üretim barındırmayan her şeyi karanlık bir yokluğa taşır.
Kendi bahçesinde meyve vermeyen her ağaç sökülür.
Suyu olmayan kuyuların üstü örtülür.
Kurak ve verimsiz iklimi olan illerden göç edilir…
Olduğu durumu tüm olumsuzluğu ile kabul etmek gidecek yeri ve umudu olmayanların işidir.
Bilmemenin getirdiği kapalılık endişelidir. Tereddüt amacının oluşmasını engelleyen bir dürtü karmaşasıdır.
Durağanlık fikirsel erozyonla, duyusal ölümü gerçekleştirir.
Bütün her şeyi bu kadar karışık yapan ve anlaşılmaz bırakan tek neden insanın kendi gerçeğini anlamak ve yaşamaktan kaçışı ile özetlenebilir.
Hayata bir yenilik katmak veya yenilemek ile ilgili bir hedef belirlemenin getireceği eylemsel enerjiyi harcayacak gücü kendinde bulamamak yapay gündemlerle ağır ağır çürümektir.
Oysa keşfedilecek ne kadar çok zenginlikler taşır insanın dünyası.
Duyguları derin okyanuslar kadar ilginç ve merak içerir.
Yaşamanın kendi sınırlarını aşması, ölümün aslında bir ölümsüzlük olmasının sonsuz sevinci, sırtındaki ayrılıklar kamburdan kurtarır insanın kalbini…
Her şeyin bir varlık nedeninin olduğu bilinci, birleştiricidir.
Yaratılışın dilini öğrenenler için yalnızlık diye bir şey kalmaz.
Kendini sistemin içinde gören gözler ve idrake sahip olanlar için yabancılık söz konusu değildir.
Giriş ve çıkış kapısı belli bir ömür yolculuğunu olması gerektiği gibi yürümek için, kendimize anlattığımız yarın masalları ve sonra öykülerinden başımızı kaldırmamız yeterlidir.
Kendi alışılagelmiş gidişatımıza “buraya kadarmış” diyebileceğimiz güçlü bir nefese sahip olmak huzur dolu bir yurdun keşif yolcuğuna çıkmak gibidir.
Yeni bir ben tanımak,
Neler yapabileceğini fark etmek,
Olgunlaşan ve durulaşan bir iç dünyasına kavuşmak,
Mani ve mazeret yüklerinden kurtulmak,
Tüm negatif birikimlerin şantajından arınmak,
Ümit gerçeğinin onarıcı etkisini yaşamak yeniden başlamak için yeterli nedenlerdir.
İnsan çok tekrar ihtimali bulunmayan bu girişimci iyiliği yapmalıdır.
For ourselves
Most of us experience a hidden exhaustion.
Our light goes out without realizing that a slow process is unfolding in small little steps.
When we feel the urge to do something, all sorts of discouraging excuses appear.
The labor part of the endeavor suffers from the anxiety of change.
Habits don’t want to move a muscle.
Time carries everything that is not productive into a dark nothingness.
Every tree that does not bear fruit in its own garden is uprooted.
Wells without water are covered.
Migration from provinces with arid and unproductive climates…
Accepting the situation as it is, with all its negativity, is the work of those who have nowhere to go and no hope.
The closedness of not knowing is anxiety. Hesitation is a confusion of impulses that prevents the formation of purpose.
Stagnation leads to intellectual erosion and sensory death.
The only reason that makes the whole thing so confusing and incomprehensible can be summarized as man’s escape from understanding and living his own truth.
Not being able to find the strength to spend the actional energy that would come from setting a goal to add a novelty to life or to renew it is to languish slowly with artificial agendas.
However, the world of human beings carries so much richness to be discovered.
Their emotions are as interesting and curious as deep oceans.
The transcendence of living beyond its limits, the infinite joy of death being actually immortality, the separations on one’s back liberate the human heart from the hunchback…
The consciousness that everything has a reason for being is unifying.
For those who learn the language of creation, there is no such thing as loneliness.
For those with eyes and perception that see themselves in the system, there is no question of alienation.
In order to walk the journey of life as it should be, with a clear entrance and exit gate, it is enough to look up from the tales of tomorrow and then the stories we tell ourselves.
Having a strong breath to say “so much for that” to our own habitual trajectory is like embarking on a voyage of discovery of a peaceful homeland.
Getting to know a new me,
Realizing what you can do,
To attain a maturing and clarified inner world,
To be free from the burdens of mania and excuses,
To be free from the blackmail of all negative accumulations,
Experiencing the restorative effect of the truth of hope is reason enough to start again.
One should do this entrepreneurial good deed that is unlikely to be repeated many times.
M. Safitürk