Cinsellik , üreme yoluyla insan ve hayvan neslinin gelişimi, soy devamı ve eşler arasında birlikteliğin kaynaştırıcı etkisini sağlamak için ücreti “kısa süreli zevkler” olarak “peşin” ödenmiş doğal bir yapıdır.
Yoksa hayat felsefesi, ruhsal varoluş amacı, onur meselesi yapılacak, peşinden koşulacak şeyler değildir.
Dolayısıyla kadın ve erkek arasında aile olma, birlikte ömür yaşamanın bir parçası olma amacı dışında bir niteliği bulunmayan bu konuyu bir yaşam tarzına çevirmenin kadın erkek arasında sınırı aşmasına fuhuş, patner seçimindeki çarpıklık ve tatmin arayışındaki absürt eğilimler ve eylemlere uzanan şekliyle doğasının bozmasına da sapıklık denir.
Çünkü birbiri ile yapısal nitelik ve mantıksal nedensellik uyumu olmayan her şey çarpıklıktır.
Çarpıklık uyumsuzluğun zorlanması ile ortaya çıkan bir sonuçtur. Bu sonuç doğal bir sürece evrilemez, büyüyüp gelişemez ve kısır ve verimsizdir. Ancak çarpıklık (sapkınlık) kendine uygun zemin bulduğunda bir zihniyet hastalığı olarak yayılabilir.
Kadına benzemeye çalışan erkekler ile erkeğe benzemeye çalışan kadınlar arasında gidip gelen kırılgan karakterlerin , ikisi arasında kendine yer bulamadığından ortada kalmış cinsiyetlerini inkar eden cinsiyetsizlerin ruhsal problemlerini , psikolojik yetersizliklerini , kendilerini bu sürece sürükleyen fizyolojik ve psikolojik mağduriyetlerinden doğan kişilik ve davranış bozukluklarını topluma empoze etmeye çalışmaları an itibariyle çaresizliğin, gelecek itibariyle de belirsizliğin acısını hafifletmek içindir.
Bu bağlamda üretilen kavramlar, çeşitlilik tanımlamaları, moda tasarımları, kutsama sloganları, özgürlük çığırtıları, geniş alanlara sirayet ettirme ve özendirme çabaları kişiler bağlamında anksiyete, organizatörler bağlamında ise bir ifsat projesidir.
İnsanın doğal varoluş niteliğinin bozulmasından kim bir fayda elde edebilir?
Rengarenk paçavralara sarılmış, biraz kadından, biraz erkekten biraz hayvandan alınan özellikler karmasından ortaya çıkan “atık insan” türünün varlığı kimi memnun eder?
Ve neden kimse bu durumun tedavi edilebilir bir hastalık olduğu yönünü ele almayıp bu düşkünlük halinden değişim dönüşüm gerekçeleri türeterek bir tür meydana getirmek için uğraşır?
Sapkınlık kullanım süresinin kısalığından , ruhsal sıkıntılarla boğucu hale gelen tatminsiz ilişkilerden, uyumsuzluk çatışmalarından, sosyal dışlanmışlık, fiziksel deformasyon, çabuk gelişen yüz ve beden çirkinliği gibi sonuçlardan ,sürdürülebilirliği imkansız olan bir hayat tarzı ve ardından gelen büyük depresyon ve çok çeşitli psikolojik atakların oluşturduğu derin yaralar içinde kıvranan insanların acılarından kim zevk alabilir?
Bu soruların cevaplarını bulabilirseniz ,düşmanınızın da kim olduğunu açıkça görebilirsiniz.
Evet hiç kimse ne tabiata ne de kendi doğasına karşı açtığı savaşı kazanamaz.
Çünkü fıtrat kendine dayatılmış uygunsuz her şeyi er ya da geç ret eder.
Her nedenle olursa olsun İnsanın kırılganlıkları, iradi zayıflığı onu kendi içinde alçakgönüllü yapar.
Bu içten içe kazanılmış tevazu , kibrin ısrarlı direniş ile verdiği zararı minimize eder.
Onarım için fırsatlar yaratır.
Doğal olan iyidir ve kolaydır.
İnsanı çaresizlik içinde bırakmaz.
Çözümcüldür ve her zaman bir köşesinde zorluk kilidini açacak bir anahtar saklar.
Fikirsel ve duygusal olarak insanın yaratılış hakikatinden her uzaklaşması onu kendine yabancılaştırıp bir kaosa çekse de, eve dönüş kararlılığı İstismar kapısını kapatıp, umut kapısını aralar.
Bu nedenle ikici bir denemesi olmayan ve farkındalık süresi çok kısa olan bir hayatı ziyan olup gitmekten kurtarmak için aklın ve kalbin sesini dinlemek ,inat ve yanlışta ısrar etmemek , kendi özüne kesin bir dönüş gerçekleştirmek için yola çıkmak vicdani bir görevdir.
Safitürk Murat
savtx@hotmail.com
pikeposta@gmail.com