Zaman her bir adımında yaşanmış bir şeyleri görünüşte maziye, gerçekte ise ileri taşır. İnsanın geçmişten etkilenmesi omuzuna aldığı ve bir türlü bir yere bırakamadığı yükleri sebebi iledir.
Bu yükleniciliğin birçok nedeni var görünse de aslında yaşanmışlığın hakikatini idrak etmek için bir işlem yapılmadığından, zihnin ve yerine göre kalbin bir yerinde hayatını sürdürür.
Fırsatını bulduğunda kendini hatırlatıp andan payını ister.
Psikolojik onarım tekniklerinde, saplantı halini alan düşüncenin eşleştirilen bir kara delik önermesi ile etkin olduğu duygu üzerinden uzaklaştırılma işlemi yapılır.
Oysa bu tıkış, tepiş ve kaçış eylemi bir iz kaybetme sitili olarak ele alınsa da, hayal duyusunun yapısında olan ilgisizlikten ilgili bağ kurma çağrışımları ile kısmen sessizliği temin edilen tortuların uyuduğu yerden uyandırılması, bırakıldığı kuyudan çıkması kaçınılmazdır.
Bu noktada en doğru ve temel davranış etki oluşturan durumla yüzleşmedir. Bir nevi davanın görülmesini temin edecek celseyi açmaktır.
Çünkü bu cesaretin gösterilmesi, çözümün en önemli girişimidir.
Yine bu teşebbüs şantajcı kuruntuların gerçek yüzünü ortaya çıkarır.
Ayrıca sinsi ve karanlık içsel dayatmaların beslendiği kuytuları aydınlatır.
Yorucu da olsa onarım bundan sonra başlar.
Evet, tetikçi hisleri azmettiren güç yaşamını zaafların varlığı ile sürdürebilir.
Ve kırılganlıkların besin zincirinden elde ettiği döngü, yaşanmışlık alıntıları ve deneyimsel bulaşlardan sağlanır.
Böylelikle duyusal deformasyon metastazı yapan kaotik helezonlar, birçok düşünce bozukluğunu netice verir.
Gittikçe derinleşme ve gelişme eğilimin de olan bu yozlaşma durumun engellenmesi ve ilerleyişinin durdurulması hayati önem taşır.
Söz konusu negatif akış ve etkiye mani olabilmek için temelde iki basamaklı yaklaşım gereklidir.
Bu yaklaşımlardan ilki, konunun irdeleneceği bilincin hakikat bilgisi ile, yani; ilgili her şeyin veya gelişen duruma bağlı olarak önceliği olan bir şeyin kendine özgü varlığına ait değerlerin doğru bilgisine erişilmesiyledir.
İkincisi, duyusal ilgi sürecinin hakikat bilgisiyle kazanılmış bilinç destekli bir şekilde yönetilmesidir.
Söz konusu hakikat bilinci, hakikate dair bilgi ile kazanılır.
Bilginin hadiseler üzerinde çözümcül olarak uygulama başlangıç noktası, duruma yönelik mahiyet analizinin yapılması şeklindedir.
Söz konusu analiz için öncelikle bilinmesi gereken, duygu ve düşünceler üzerinde oluşan etkinin çıktılar üzerinde mutlak ve bütünsel hâkimiyeti yoktur. Yani asıl etki alanın sahip olduğu gerçek durumla ele alınması, sorunun aşılmasını kolaylaştırır.
Bunun tam tersi bir şekilde sonuç ve verileri ihtimalleri ile değerlendirmek farazi bir hacim meydana getirir. Böylelikle gerçek olmayan ancak hayalde kendine yer bulan ve düşünceye temas eden dogmalar insanın duyusal donanımına sirayet eder.
Böylelikle hayalden meydana gelen psişik bir ilişki gerçek olarak algılanır.
Oysa gerçek olan, hayal ve faraziyat dışında somut olarak meydana gelmiş olan durumdur. Ve olayın kütlesi gerçekleştiği hali hazır zaman dilimi ile ilintilidir.
Ve çarpan etkisi, direkt ve endirekt şekilde ölçümlenebilir. Ve de olaya bağlı meydana gelen süreçler yönetilebilir.
“ Genel olarak yaşanmışlıklar, kırılgan insan yapısında sürekli yaşanacaklar olarak algılandığından zihinsel etki ve hissel bağlayıcılığa sahiptir. Oysa hayat, kuşattığı, içine aldığı, kapsadığı her şeyi ile bütünsel olarak değişkendir, sabit değildir. İnsan ve yaşanmışlıkları da bu akış içerisinde birçok yeni başlangıçlar formuna girebilir. “
Olayın kendi hacmi dışında yapılacak olan abartılı yaklaşım durumlarında ise, yukarıda değinildiği gibi, hakikatte az olan bir ilgi alanını andırışmalarla genişletmek; hadiseyi dev aynasına yansıtmak anlamına gelecektir.
Çünkü bir biri ile ilgisi olmayan şeylerin hayal ölçeğinde çok çeşitli ve dolaylı bağları ve de fikir çağrışımları bulunur. Bu yönlü bir ilerleyiş kendini bir gölge savaşı içinde bulacağından, muhakeme yeteneğini etkisiz hale getirir.
Oysa, zaman, mekân ve muhatap bağlamında gerçekleşen her olay o anın sahnesinde sergilenmiş ve süre dolumu ile geçmiş bir konuma gelmiştir.
Bu bağlamda doğru iz sürümü için, vuku bulan hadise ile zihnin ilgisi, derinlik ve nitelik olarak tespit edilmelidir.
Örneğin;
Gerçek ne yaşandı? (durumun yalın ve dışarıdan bir göz ile değerlendirilmesi)
Süreç nasıl gelişti? (sorumluluk aşmalarının tespit edilmesi)
Hani etmenler etkili oldu? (mekân, zaman, konu, oyuncular, duygular, düşünceler, yönelim kaynaklarını oluşturan nedenlerin belirlenmesi)
Nasıl katılım gösterdim? (tetikleyici hisler, önermelerin etkisinin görülmesi)
Şimdi elimde ne var? (üzüntü, endişe, korku, karamsarlık, ümitsizlik, pişmanlık, yılgınlık, güçsüzlük, öfke gibi sonuçlar ile yüzleşilmesi )
Ne yapmalıyım? (düşünsel bedelin ödenmesi ve eylemsel yönelime ait yöntemlerin kanıksanması)
Nerden başlamayım? (başlangıç gerekliliğinin ilk adımını attıracak istencin amaçsal etkinliğinin sağlaması) Şeklindedir.
Bir yorum Örneği:
İnsan olumlu olumsuz çok yönlü etkileşime açık bir varlıktır. Ben doğamda olan ve güçlenmesi gereken zaaf ve zayıf yanımı girmek durumunda kaldığım etki alanından çekmedim. Olmamak gereken yerde, bulunmamam gereken ortamda, kontrol altından çıkan düşünce ve eğilimlerimle bir yenilgiye maruz kaldım. Ve normal olarak da bu sonuca ulaştım. Şimdi bu hadiseyi okumalı ve geleceğimle ilgili karşıma çıkabilecek karanlık noktaları aydınlatarak bu mağlubiyeti, kendimi güçlendirmek için benimsemeliyim.
Her yaşanılan şey bir işlenmişliğe tabidir. Dolayısıyla geri dönüş imkânı olmadığı gibi aynı formu yakalamam da mümkün değildir. Bu durumda ortaya çıkan keşkiler, sadece ümitsizliğimi ve yıpranmamı arttırır.
Bu nedenle değiştirilmesi, yeniden başlatılması, ortaya çıkmış sonucun düzeltilmesi olası olmadığı yerde çaba sarf etmek anlamsız ve gereksizdir.
Ancak olayla olan münasebetim bağlamında buradan etkilendiğim bazı hususlar vardır. Ve bu edinimlerimin beni meşgul etme durumu olabilecektir. Fakat bu etkileşimin hayatımı baskı altında tutmasına izin vermemeliyim. Bunun için oluşturucu sebepler ile arama bir mesafe koyarak, konuyla ilgili yaşanmışlık çıktılarını deneyim ve tecrübe olarak akıl defterime yazıp bu sayfayı kapatıyorum.
Verdiğim kararın düşünce ve his yapımda konum kaybetmemesi için, elde ettiğim duyusal sonucu kanıksamalıyım. Bunun için yenilgimi itiraf ediyorum. Bu olayla incinen insanlık onurumu yüceltmek için beni aşağılayıcı olacak hiçbir şeye yönelmeyeceğim. Göstermeyi azm ve niyet ettiğim bu irade yeniden başlayabilmek ve yenilenebilmek için ihtiyacım olan ümidin kaynağıdır.
Evet,olumsuz çıktılarda aynı zararlı davranışı tekrarlamamak için ortaya irade koymak, ikilemli önermelere karşı olumlu şüpheyi etkin kullanıp çekinmek, mahiyet analizinden sonra verilen karar bağlamında istikrarlı bir yürüyüşü temin edebiliyor olmak, durumun kontrol altına alındığını gösterir.
Bu duruşa imkân vermeyen kararsızlığı oluşturan ve takıntılı düşünceler helezonunu meydana getiren şey, akılcıl muhakemeyi bırakıp; mevcut duruma hayal ve kurgularla genişlik kazandırıp, hissi tepkimelere yönelmekle ve bu bağlamdaki kuruntulu iç sesleri dinlemektir.
Bu seslere kulak vermek, aslında var olmayan ve vehimle üreyip çoğalarak insanı fikirsel ve duyusal istilaya maruz bırakacak bir kapıyı açmak demektir.
Bu nedenle durumun mahiyet analizi ve o analizin çıktıklarına göre duruş belirlemek, deforme olmuş hislerin baskını kırar ve doğrulmak, ayağa kalkmak, yeniden başlamak istencin yenilgisini engeller.
Çünkü nitelik değerlendirmeleri, asıl olanı, gerçek durumu, doğruyu, niteliği yani hakikati keşfeder. Hakikat ise, her şeyin var olmasını sağlayan sebepler gerçek anlamını taşıdığından, çere arayışlarına yönelik olarak doğacak sorularında cevabını barındırır. Böylelikle -bir anlamda- bilgisizlikten türeyen kuruntu, vehim ve iç ses şantajları biter.
…………………
İnsanda var olan vicdan duyusunun asıl anlamı, hakikati bulmaktır. Yani vicdan duyusunun sürekli aktif olması, sorgulayıcılığı, irdeleyici ısrarı, kanaatsizliği, tatminsizliği, sürdürdüğü kovuşturma, delil istek baskının nedeni; yaşanılan hadiselere ait sebeplerin asıl ve gerçeğinin bulunmasıdır.
Bunun için olayın tüm tarafları yaşanmışlıklar üzerinde hak arayışında aktiftir.
Bağımlılıkların gelecek endişesi vardır.
Düşkünlükler, hangi nedenle oluştuklarına bakılmaksızın kanıksandıkları ihtiyaçlarına yönelik serzenişte bulunurlar.
Hazlar, hevesler, hırs ve çekememezlik duyguları en duru yönelim ve eğilimlere karışarak kendi paylarını isterler.
Yani bir olayla ortaya çıkan bir düşünce ve duygu, olumlu veya olumsuz bir kaynakta gelişmiş olsun kendi varlığını sürdürecek hak talebinde bulunması varoluşun önerimsel denkleminde adil bir olgu göstergesidir.
Gizemli duygu olan vicdanın yaşanmışlıklara ve yaşanmışlıklardan doğan süreçlere müdahalesi hakikatin egemenliğini sağlamak içindir.
Böylelikle süreç yönetiminde gerekli olan his ve olumlu duygu bilinç oluşur ve negatif düşünceler etki alanından uzaklaştırılır.
Bu noktada insanın, durma, geri dönme, hataya devam etmeme, yanlışı sürdürme isteğini red etme, yargı yolunu açacak şeffaflığa sahip itiraf ve adalete yardım edici yönelimde bulunmaya yönelik aldığı tavır; onu duygu durum esirliğinden kurtararak kendi gerçeğine yakınlaştırır.
…………………
Sonuç olarak,
Her olay kendi gerçeği ve reel etki hacmi ile değerlendirilmelidir.
Hadisenin niteliği, ona ait hakikat bilgisi ile belirlenir.
Hayalden ve duyusal şantajdan kurtulmuş her durum yönetilebilir.
Gündemden düşmeyen ve geniş zamana yayılarak tesirini kaybetmeyen olayların asıl nedeni, akılcıl ve bilinçli müdahalenin yerinde yapılmamış olması ile ilgilidir.
Çünkü varoluşun döngüsel planında, her ortaya çıkan problem veya kazanımın ait olduğu yere gönderilmesi ve işlem gördü, işlendi şeklinde görevinin tamamlanmış olması gerekmektedir ki; yeni başlangıçlar hayat sahnesinde yerlerini alarak, yaşama tazelik ve enerji katsınlar.
Evet:
Bir şeylere yeniden başlamak, alışıldığı üzere bir yoksunluk, başarısızlık ve yenilginin olası tesellisi değil; her insanın hayatında tekdüze, verimsiz ve neticesiz giden şeylere, inanç ve güvenden alınan bir kuvvetle “dur” demesi kaçınılmaz olan, çok sebepli bir yenilik ve yenilenmek istekliliğinin eylemsel göstergesidir…
Murat Safitürk