Teoristin kendi bilinç, birikim, gözlem , düşünce, usavurum kabiliyeti oluşturulduğu sav bireyseldir.
Bu nedenle teori kanıt özgünlüğü içinde değerlendirilemez ve bireyselliği sebebi ile geneli ilgilendiren ve sorumlu kılan bir ilke olarak kabul edilemez.
Teori, yalın gerçeğin görünüme çıkmış konumu ile hitap ettiği basit ve ortalama algının dışında kalan, hakikate ait kök oluşumun izini süren araştırıcı ve geliştirici kuram olarak ele alınmalıdır.
Eğer teori gerçeği araştırıcı niteliğini ve görünen hakikatin beslendiği asıl doğuş ve tutunuş kaynağını yitirirse, olasılıkların sonsuzluğu içinde gerçek dışı, fantastik ve mistik üretime evrilir.
Mantık , delil ilişinde işlevsel verimliliğe sahip olur.
Varlığın sahip olduğu mikro kozmos tasarım, küresel işleyiş sistemi, çok yönlü etkileşim bağları, evrensel bağlamda makro kozmos koordinasyon, nesnesel ve hücresel bileşenlerin dayanışması , yaşamsal sürdürülebilirlik döngüsüne ait reel çıktıların algılanması ve olduğu şekliyle insan aklına tanımlanmasından sonra , teori; neden, niçin, nasıl sorularını bekleyen gerçek var oluş amacını irdeleme ve hakikati keşif etme yolculuğuna çıkabilir.
Evet, akıl ruhsal bedenin ağzı gibidir. İnsan her bulduğu şeyin bu noktadan ruh dünyasına girmesine izin vermemelidir.
Sonuç olarak dikkatsiz zihni beslenme, düşünce obezitesine ve verimsiz zekâ taşikardisine neden olur.
Dolayısıyla somut bir delile dayanmayan her teori, oyalayıcı bir safsatadır.
Düşüncenin temel motivasyon ilkesi, atomlardan gezegenlere kadar her varlığın yapı taşını oluşturan ve onu görünür kılıp, bütünsellik içinde konumlandıran doğru matematik, hassas düzen, ölçülü sanat ve işlevsel dikkat ve eylemsel denge unsurlarının varlığıdır.
Sadece doğru algılanan bir sadelik, insanın anlam arayışına kılavuzluk edebilir.
Safitürk Murat