İnsan süreli ömrünü sürerken gerek kendi isteği ile gerekse kendi dışından gerçekleşen durumsal gerekçelerle birçok değişik konumda bulunabilir.
Adı ne olursa olsun hayatına dokunan veya temas ettiği her şeyden bir etkileşim elde eder.
Olumlu olumsuz yaşanmışlıkların bıraktığı izler duyusal yapıyı hayal ve hatıraların kalıbına sokar. Bu his havuzları düşünceyi kendi birikintileri ile meşgul eder. Bazı zihinsel döngüler öyle bir form kazanır ki; neredeyse tüm yaşam enerjisini tüketir.
Bazen de ne yapacağını bilmemenin getirdiği şaşkınlıklar, bir şeyler yapabilme irade ve istekliliğinin önünü keser.
Bazense her şey o kadar üst üste gelmiş görünür ki adeta nefes almak güçleşir.
Ve bazen de her şey o kadar yoluna girer ve yolunda gider ki kaybetme endişesi tüm sevinci birden küstürüverir.
Ve aslında her meydana gelen ve akışında olan şeylerin bütünü hayatın kendine dairdir ve insan varoluşu ve donanımı itibariyle tüm çıktılara muhatap olabilme ve edinimlere karşılık verebilme kabiliyetindedir.
Bu yeteneğin doğru bilgi ve işlevsel tanım çerçevesinde şekillenmesi sorunları sorun olmaktan çıkartarak potansiyel kazanıma çevirebilmektedir.
Murat Safitürk