İnsan sınırlı bir zamanda, önemle bir gerekçe ile hayat yolcuğuna başlayan bir varlık. Tüm değerli şeylerin oluşumu, keşfi, bulunması bir çok aşama barındırdığı gibi, insanın kendi gerçeğini bulmasının da bir çok aşaması vardır.
Bu bağlamda mükemmel olan hedefler ve harika sonuçlara ulaşmanın önünde en önemli engel, basit ve yönetilebilir görünen şeyler ve bu basit şeylerle ilgilenmeye bağlı olarak ortaya çıkan tuzaklardır diyebiliriz.
Meşgul olduğumuz şeylerden elde ettiğimiz çıktıların travmalarını değerlendirdiğimizde, hep küçücük sebeplerin neden olduğu şeylerden söz eder, konunun oradan buraya nasıl geldiği hakkında şaşkınlığımızı ifade eden durumda buluruz kendimizi…
Ve olayların içinde kalmak, bulaşın etkisini artırarak güya geçerli mazeretler edinmemizi sağlar. Özetle her gün aynı şeyi konuşmak için yeni bir güne uyanmış olmak gibi bir haklılık illüzyonumuz vardır.
Oysa insanın her duygusu ve fikirsel yapısı, düşünme gücünün basit şeylerle ilgilenmesi, fiziksel yaşamın gereksinimlerini yerine getirmek için gerekli olan ikincil derece işlemlerdir. Birincil anlamda kullanılması gereken potansiyel ise, baştan sona hayatın niteliği ile ilgilidir.
Konumlanma da yapılan hatalar, gelir gider dengesini bozduğundan ve kârlılığı temin edemediğinden çeşitli tatminsizlikler ve yersizlik sıkıntıları yaşamı kuşatır ve hayat kalitesini bozar.
Bu sonuç hiçbir aklı yerinde olan insan için kabul edilir değildir. Çünkü buhran içinde yaşamak sağlıklı ve insani yaşam ölçüsünden uzaklıkla beraber duyusal ölüm sebebidir.
Dolayısıyla doğru çizgide ve gerçekte nasıl olması gerekiyorsa öyle yaşamak irade ve istekliliğini göstermeliyiz.
Örneğin;
Duyusal ve ruhsal donanım zenginliğimizin farkına vararak ve yaratılış noktasında kendimizi tanıyarak, buna uygun yaşam koşulları oluşturmalıyız.
Zarar verici ve yaşam kalitesini bozan şeyler ile ilgimizi kesmenin akılcıl yönelimini destekleyecek irade ve hareketliği göstermeliyiz.
Bilmediğimiz şeyleri öğrenmekten çekinmemeli, bildiğimiz iyi şeylerin pekişmesi için üzerinde düşünmeye, kanıksatıcı imkân fırsatlarını kaçırmamalıyız.
Hayatımızı bir sermaye gibi değerlendirmeli karşılıksız ve değersiz hiçbir şeye yatırım yapmamalıyız. Eğer yapmış bulunuyorsak, zarardan dönüşün ilk çıkış güzergahına doğru vakit kaybetmeden ilerlemeliyiz.
Murat Safitürk